Ceza Avukatı Kimdir ?

“Kendisi çok iyi bir ‘Ceza Avukatı’dır”, “Boşanma Avukatı deyince akla o gelir”, “O şirket avukatı, bu işlere bakmaz”… Herhangi bir avukatla yolu kesişen herkes bu sözleri duymuştur.

En temel meseleden en karmaşık davaya kadar, oldukça geniş ve detaylı olan hukuk alanı, uçsuz bucaksız bir deniz gibidir ve Avukat bu denizdeki kaptana benzer. Hukuk alanında meydana gelecek bir sorunu en iyi şekilde anlayıp çözüm sağlayabilen tek kişi avukattır. Dolayısıyla avukat sadece “işini yapan” ve “parasını alan” bir kimse değil, adaletin tecellisi için çalışan bir rehber, hak arama ve savunma görevinin en temel unsurudur. Avukat, yaşanan hukuki problemi hızlı şekilde tespit eder ve soruna yönelik olarak müvekkiline yol göstererek, onu çözüme ulaştırır. Bu görevi en iyi şekilde yerine getirebilmesi için avukatların belirli hukuk alanlarında uzmanlaşmaya gitmesinin hem avukatlar hem de yurttaşlar bakımından önemli faydaları vardır.

Türkiye’de yargı ayrılığı rejimi benimsenmiştir ve bunun sonucunda Ağır Ceza Mahkemeleri, Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemeleri, Sulh Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri gibi farklı uzmanlık alanlarında mahkemeler kurulmuştur. Bu mahkemelerin her birinin yargılama usulü ve muhakeme rejimi birbirinden farklılık göstermektedir. Mahkemelerdeki bu ayrışmanın avukatlıkta da ayrışmayı ve ihtisaslaşmayı beraberinde getirdiği ise su götürmez bir gerçektir.

Türkiye’de uzmanlaşma genellikle “ceza avukatı”, “şirket avukatı”, “boşanma avukatı” şeklindeki tabirlerle karşımıza çıkar. Ne var ki, avukatlığın adaletin tecellisi ile ilgili bir muhakeme faaliyeti olduğu göz ardı edilmemeli, aşırı uzmanlaşma kaygısı, her avukatın sadece kendi uzmanlık alanında teknik bir iş yaptığı” şeklinde bir düşünceye dönüşmemelidir. İyi bir avukat, her şeyden önce iyi bir hukukçu olmalıdır. İyi bir hukukçu olabilmek de ancak hukukun temel ilkelerini özümsemekle mümkündür.

Avukatlık mesleğinin ticari olmaması ve reklam yasağı, “ceza avukatı”, “boşanma avukatı” şeklindeki tabirleri kullanabilmeyi kısıtlamaktadır. Yine de kendisini “ceza avukatı”, “boşanma avukatı” vs. olarak tanıtan ya da kartlarına “ceza avukatı”, “boşanma avukatı” diye yazdıran meslektaşlar da vardır. Gelişen dünyada, toplumların hukuki ihtilafları da giderek geliştiğinden ve karmaşık hâle geldiğinden uyuşmazlıkları takip etmek, teorik bilgiyi toplamak ve pratiğe geçmek zorlaşmaktadır. Bunun için güçlü bir hukuki birikime sahip, alanında uzman avukatlara ihtiyaç duyulmaktadır. Vatandaşlar tarafından belirli bir alanda uzman olmayan avukatların nitelikli hukuki yardım veremediği düşünülmekte, bir avukatın her şeyi yapabilir olması ise olumlu karşılanmamaktadır.

Uzmanlaşma, avukatlık mesleğini icra etme sırasında belirli bir hukuk dalına yönelmekle mümkündür. Ancak bir avukat yardımından faydalanmak istendiğinde o avukata karşı duyulan saygı ve güven sebebiyle kendisiyle çalışılmalıdır. Vekil – müvekkil ilişkisi her daim karşılıklı güven ve saygı temeline dayanmalıdır. Yoksa yukarıda ifade ettiğimiz gibi her avukatın kendi uzmanlık alanında teknik bir iş yaptığı düşüncesi doğru değildir. Zira avukatlık şahsen, doğrudan ve özenle ifa edilmesi gereken bir meslektir. Müvekkile karşı sır saklama yükümlülüğü, güven ilkesi, hukuka saygı temelinde müvekkilin talimatları ile bağlılık ilkeleri her daim gözetilmelidir. Bu ilkelerin gözetilmesi için de herhangi bir alanda uzmanlaşmadan ve her şeyden evvel iyi bir hukukçu olmak gerekmektedir.

Avukat İbrahim Muslu’nun avukatlık bürosunda, farklı alanlarda uzmanlaşmış avukatlar tarafından ortak emek ve mesai ile temel ilkeler çerçevesinde hukuki hizmet verilmektedir. Faaliyet Alanlarımız